Aşkın Sadece Kimyasal Bir Reaksiyon Olduğu Doğru Mu?

İçindekiler:

Aşkın Sadece Kimyasal Bir Reaksiyon Olduğu Doğru Mu?
Aşkın Sadece Kimyasal Bir Reaksiyon Olduğu Doğru Mu?

Video: Aşkın Sadece Kimyasal Bir Reaksiyon Olduğu Doğru Mu?

Video: Aşkın Sadece Kimyasal Bir Reaksiyon Olduğu Doğru Mu?
Video: Aşkın Bilimsel 5 Nedeni 2024, Kasım
Anonim

İnsanlar şiiri, düzyazıyı, filmleri, müziği sevmeye adarlar. İnsanlara sadece sevilenlerin mutlu olabileceği anlaşılıyor. Romantizmden uzak bilim adamları, aşkın insan vücudunda meydana gelen karmaşık bir kimyasal reaksiyon olduğuna inanıyor. Bu reaksiyonun amacı üremeyi teşvik etmektir.

aşkın kimyası
aşkın kimyası

Saygın bir Amerikalı antropolog olan Dr. Helena Fisher, otuz yıldır aşk meseleleri üzerinde çalışıyor. Araştırma sonuçlarına dayanarak, Dr. Fischer bilimsel çalışmalarını yayınlamaktadır. Böyle bir çalışma aşkın doğasını tanımlar. Bilim adamına göre aşk, gelişiminde üç aşamadan geçen kimyasal bir reaksiyondur: susuzluk, çekim ve bağlanma.

Susuzluk

Her şey susuzlukla veya daha doğrusu, bir kişinin yolda karşı cinsten çekici bir bireyle tanışmasıyla başlar. Beyinde bir reaksiyon tetiklenir ve özel bir hobi hormonu olan feniletilamin salınır. Duygularınızın bir yanıt bulması durumunda, yerini daha da güçlü bir hormon alır: Dopamin rüyaların, coşkunun ve çılgın eylemlerin kaynağıdır.

Dopaminin etkisi altında, bir kişi büyük bir enerji dalgalanması yaşar. Hormon heyecanlandırır, çok güçlü, ezici duygular yaşamanızı sağlar. Gücü açısından dopamin sert bir ilaca benzetilebilir. İnsanlar bazen hayatlarının geri kalanını etkileyen büyük bir şok yaşarlar. Dopamin özellikle karşılıksız aşk durumunda tehlikelidir.

çekicilik

Romantik aşktan fiziksel yakınlığa geçiş, başka bir hormon olan oksitosinin salınımı ile karakterize edilir. Oksitosinin etkisi altında, bir kişi çok güçlü duygular yaşar. Sevilen birinin vücuduna dokunmak, âşığı çıldırtır, her şeyi unutturur.

Oksitosin üretimi kademeli olarak artar. Bu hormona ek olarak, vücut, etkisi morfinin etkisiyle karşılaştırılabilecek en güçlü ağrı kesici olan endorfin üretmeye başlar. Bir kişi sevilen birinin yanında huzur yaşar. Psikoloji açısından bakıldığında, endorfin salınımı dönemi insan sevgisinin zirvesidir.

Uygulama

Kandaki endorfin seviyesinin düşmemesi için vücut "PEA" molekülünü kullanır. Bu molekülün eylemi, bir partneri görme, duyma, ona dokunma ihtiyacında kendini gösterir. Bu dönemde aşıklar kelimenin tam anlamıyla birbirlerinden uzaklaşamazlar ve zorunlu ayrılıktan geçmekte çok zorlanırlar.

Bu molekül uzun süre çalışmaz - 2 - 4 yıl içinde. Bu sürenin sonunda endorfin üretimi durur ve aşk geçer. Bir çocuğun doğumu bu süreci 7-10 yıla kadar uzatır. Böyle bir son tarih, insan sevgisi için doğa tarafından belirlenmiştir. Ne yazık ki, çoğu aile bu noktada boşanıyor.

Aşk sadece kimyasal bir reaksiyon olsaydı, ilişkilerinde tek bir çift bile yedi yıllık çizgiyi aşamazdı. Maneviyatı ilişkilerine katan insanlar, olgun aşk aşamasına ilerleme şansına sahiptir. Menfaatlerin yakınlığı, karşılıklı anlayış, özveriye hazır olma gibi duygular vücuttaki herhangi bir maddenin salınımı ile açıklanamaz. Görünüşe göre aşk sadece fizyoloji değildir ve bu duygunun amacı üreme zorunluluğunun çok ötesine geçer. Bir kişiye kendini arındırması, daha iyi olması, daha nazik olması, sadece kendisi için değil, başkaları için de yaşamayı öğrenmesi için sevgi verilir.

Önerilen: